Mardin Yolculuğum
Her yolculuk, her deneyim yaşamın zihnimizdeki yansımasını dönüştürür. Bazen bu dönüşüm yaşamın ne olduğuna dair zihnimizdeki yaşam algısını genişletir. Yaşam da bir yolculuktur ve yaşamımızdaki her türden yolculuk zihnimizdeki yaşam sınırlarını genişletme potansiyeli taşır. Bu değerlidir çünkü yaşadığımız olayları deneyimlerken, bu olaylara zihnimizdeki yaşam kurgusu ile bakarız. Buradan yola çıkarak bu yazıda, Mardin’de katıldığım Etik ve Toplum Akademisi programının, zihnimdeki yaşam algısında uyandırdıklarını anlatacağım.
Öncelikle Etik ve Toplum Akademisi 2023 yılında Fatma Dilan Güneş tarafından Mardin/Nusaybin’de kurulan Stardust sosyal girişiminin bir projesidir. Bu proje bilim ve teknoloji dünyasında çeşitli perspektifleri ve yetenekleri bir araya getiriyor, bununla birlikte insan çeşitliliğini teşvik etmeyi ve fırsat eşitliğini sağlamayı amaçlayarak Türkiye’nin her bölgesinden aldığı 1502 başvuru içinden 22 Etik ve Toplum Elçisi seçilerek uygulanmıştır.
Bu etkinliğin Mardin’de olmasının anlamı büyüktür. Mardin, köklü geçmişi, zengin kültürel dokusu ve eşsiz çeşitliliğiyle kadim bir şehirdir. Sokaklarında yürürken geçmişin izlerine rastlarız. Biraz daha yakından bakar ve dinlersek insanın tarihine, özüne, acıların onu nasıl dönüştürüp güçlendirdiğine, değerlerine ve hikayesine tanık oluruz.
Mardin, Mezopotamya’nın tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu bir şehirdir. Mezopotamya, iki ırmak arasındaki bölge demektir. Kökeni ise “nehirler ülkesi” anlamına gelen Süryanice Beyt Nahrayn’dır. Dicle ve Fırat arasında kalan bu bölge verimli topraklarıyla tarih boyunca göç almış ve çeşitli kültürlere, dinlere, topluluklara yuva olmuştur. Çeşitliliği barındırabilmesiyle, ilk okur yazar toplulukları yetiştirebilmesiyle, bilim ve astronomiyi iyi derecede kullanabilmesiyle “medeniyetin beşiği” lakabı yakıştırılmıştır. Tarihin ilk üniversitesi olan Mor Yakup Kilisesi de burada bulunmaktadır. Bu anlamlıdır çünkü bu bize Mardin’in tarihinde eğitimin yerini göstermektedir.
MARDİN
Yani insanlık tarihinde hoşgörü ve birlikteliğin olduğu, çeşitli din ve mezheplerin, dillerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı ilham verici bir şehirdir Mardin. Bu ilham etik bir toplum inşa etmek için de önemlidir. Çünkü etik ve toplum üzerine konuşulan bir ortamda çeşitliliğin ve kapsayıcılığın varlığı ya da yokluğu o ortamla ilgili önemli bir mesaj verir. Çeşitliliğin ve kapsayıcılığın değer olarak görüldüğü bir ortam, ifade özgürlüğünün de olduğu bir ortam olmalıdır.
Program boyunca herkesin sesi duyulduğu, etik değerlerin sadece konuşulmakla kalmayıp deneyimlendiği bir ortam yaşadık. Tanıştığım her insan keşfedildikçe, keşfedilecek yerleri büyüyen bir evren gibiydi. Her etkileşim, her ilişki bambaşka duygular uyandırdı içimde. Her duygu o insanın kendine özgü halini gösterdi bana. Her sesin, dilin, sahip oldukları kendilerine has özellikleri beni insana yeniden hayran bıraktı ve içimde derin bir merak uyandırdı. Çeşitliliğimizin yanında ortak duygularımızın, arzularımızın ve değerlerimizin olmasına tanık olmak da ilham vericiydi.
ETİK VE TOPLUM AKADEMİSİ
Yani yeni biriyle tanışmak hem yeni bir evren tanırken hem de o evrende kendimize dair bir şeyler bulmaktır. Tanıştığın insanın yaşam karşısındaki duruşuna, derinlikli duygularına ve hikayesine tanık olma fırsatı verir. İnsanı tanımak onun değerlerini, dilini, acılarını, hikayelerini, hayata bakışını, cümlelerini, yaşanmışlıklarını, duygularını tanımaya başlamaktır. Başlamak diyorum çünkü bu hiç bitmeyecek bir yolculuk. Her insan sonsuz sayfaları olan bir kitap gibi okunacak çok tarafı var. Okumaya başladıkça da yaşam zihnimizde dönüşmeye ve büyümeye başlama fırsatı kazanıyor. Hatta zihnimizde, yaşama ve kendimize dair bizi engelleyen düşünce ve duyguları azad etme fırsatı veriyor. Bu, kendi yaşamımızdan dışarı çıkıp yaşama, kendimize ve insana yeniden bambaşka bir şekilde bakma halidir. Bu farkındalık bana hayatımızda hepimizin çok fazla insan tanıma fırsatı olduğunu hatırlattı.
Sokağından, yanından her gün geçtiğimiz insanları ne kadar tanıyoruz ya da tanıyor muyuz? Ben insanlarla tanıştıkça derin bağlar kurdukça hayatımın da kalbimde büyüdüğünü hissettim. Yazının devamında program boyunca öğrendiklerimin zihnimde çağrıştırdıklarını üç başlık altında ele alacağım.
Yaşamın Işığını Açmak: Zihinsel Esneklik ve Anlam Arayışı
Yaşamımız sahip olduğumuz tek şey. Peki sürüp giden bu yaşam yolculuğumuzda yaşama dair bir amaç belirlemenin yaşamımızda nasıl bir yeri var? Socrates, “Üzerine düşünülmemiş yaşam yaşanmaya değmez” demiştir. Peki bir yaşamı yaşanmaya değer kılan ne olabilir?
Bu konuda, Felsefe ve Etik oturumunda Dr. Tufan Kıymaz’ın “ışığı açmak” metaforunu örnek vermek istiyorum. Kişi yaşamının amacını bulmak için sorguladığında karanlık bir odanın ışığını açmış olur. Socrates’in bakışıyla bu metaforu birleştirdiğimde bana öyle geliyor ki ışıkları açılmamış sorgulanmamış bir yaşamın henüz inşa edilmemiş, keşfedilmemiş yanları vardır. Sorgulamaya başlamak; kişinin yaşamının ışıklarını açması, yaşamını karanlıktan aydınlığa dönüştürme yolculuğudur. Mardin yolculuğu da bana bu düşüncelerin, sorgulamaların başlangıcı olarak kişinin kendini bir bütünün parçası olarak görüp kendini kendinden büyük bir davaya adayabileceğini fark etmesidir.
Yaşam, çözülmeyi bekleyen sorunlarla dolu. Hepimizin çevresinde her alandan her konuya dair çözülmeyi bekleyen binlerce sorun var. Tüm bu sorunlara karşı ne kadar duyarlıyız ya da bu sorunların gerçekten farkında mıyız? Bizi uzaktan etkileyen ya da henüz etkilemeyen sorunlara karşı çoğumuz umutsuz hissediyoruz, birinin gelip o sorunları çözeceğine dair bir inanç geliştirip uzak kalıyoruz ya da farkında bile değiliz. Peki bizim elimizden ne gelebilir? Elimizden gelebilecek o kadar çok şey var ki! Önemli olan sorunların gerçekten farkında olmak ve sonrasında kendi etki alanımızda en etkili ve sürdürülebilir farkı yaratabileceğimiz konularda neler yapabileceğimize bakmak.
Bu bir taraftan da yaşam yolculuğumuzun rotasını sınırların dışına çıkarıp, yolumuzu belirlerken ipleri elimize almamıza sebep olabilir. Çünkü yaşamdaki sorunları çözmek aynı zamanda kendi yaşamımızla da ilgilenmeyi içerir. Kendi yaşamımızla, iç dünyamızla ilgilendikçe kendimize özgü bir yol inşa etme fırsatımız doğar. Yaşamımızla ilgilenmek bir bakıma zihnimizle, inançlarımızla, değerlerimizle, duygularımızla ve düşüncelerimizle ilgilenmektir. Bazen onları yıkıp yeniden inşa ederiz, bazen de köklerinin içimizde daha da güçlendiğine tanık oluruz.
Oturumlar boyunca zihnimde öneminin daha da güçlendiği kavramlardan biri “zihinsel esneklik” oldu. Zihinsel esneklik, kişinin kendiyle ilgilenirken de yaşamına, yaşama ve yaşamdaki sorunlara bakarken de umutlu hissetmek için de ihtiyacı olan bir yetenektir. Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk’un Psikolojik Sağlamlık kitabında bilişsel esneklik tanımı şöyledir “… olaylara farklı bir açıdan bakabilmek, belli bir düşünceye saplanıp kalmamak, geri çekilip daha geniş bir perspektifle durumu görmeye çalışmak, alternatifleri düşünebilmektir.”
Oturumlar bana zihinsel esnekliğin zihinsel bir çeşitlilik olduğunu düşünündürdü. Örneğin, Prof. Dr. Itır Erhart’ın gönüllülükle ilgili anlattığı berber anısı bana zihinsel esnekliği anımsattı. Bu anı, deprem döneminde sahada insanlara yardım ettikten sonra şehre dönen bir grup gönüllünün yaşadıklarıyla ilgilidir. Kıyafetleri ve saçları çamur içinde kalmışken, önlerinden geçtikleri bir berber, onlara saçlarını yıkamaları ve yeni kıyafet almaları konusunda yardımcı olur. Aklımıza, gönüllülük deyince hep sahada olmak geliyor. Halbuki buradaki örnekte bize gönüllülüğün farklı hallerini gösteriyor. Ben bunun zihinsel esneklik örneği olduğunu düşündüm.
Benzer şekilde yukarı da zihinsel esnekliğin kişinin sorunlar karşısında umutlu hissetmesine yardımcı olabileceğinden bahsetmiştim. Bunun anlamı bir olaya çeşitli bağlamlarda ve yeniliklere açık bir şekilde baktığımızda, çeşitli çözümler ve yeni yollar bulmak daha kolaylaşır. Bu da çözüme dair umudumuzu güçlendirebilir. Buradan yola çıkarak zihinsel esneklik bir taraftan da zihinsel düşünme yollarının çeşitliliğini kapsadığını düşünüyorum.
STARDUST
Mardin yolculuğu bambaşka şehirlerden, kültürlerden gelen insanların birbirinden farklı düşüncelerinin duyulduğu bir ortamdı. Bu da bir konu ya da fikir üzerine hep birlikte düşünürken hepimizin konuları, fikirleri farklı bağlamlardan, bazen birbirine zıt bazen de destekleyen nitelikte örneklerle ele alınmasına fırsat verdi. Bu da Mardin’in kapsayıcı kültürünü akademi boyunca da deneyimleyerek etik değerlerin hep birlikte yaşanarak deneyimlenip inşa edildiği bir ortam yarattı. Herkesin sesi duyulduğu ve herkesin değerli olduğu duygusu, günün sonunda çeşit çeşit renklerin bir araya gelerek muazzam bir mozaik oluşturması bana ilham verdi.
“Semptomları kesmek, şifaya giden yolu da kesmektir” Cem Mumcu
Çevremizde gördüğümüz sorunları çözmeye gönüllü olma konusunda nasıl bir yaklaşım sergilemeli peki? Bu konuda Prof. Dr. Itır Erhart, bahsettiği sürdürülebilir iyileşme kavramı oldukça zihin açıcıydı. Sürdürülebilir iyileşme yardım etmek eylemini dönüştüren bir yaklaşım. İçinde birlikte üretmeyi taşıyan ve etki bırakan kişi oradan çekildiğinde çökmeyen daha da güçlenen bir yapıyı anlatıyor. Bu tutumun aynı zamanda kritik düşünme becerisini kullanarak hareket edilen bir yanı olduğunu düşünüyorum. Bu fikir bana toplumsal sorunlara yaklaşım biçimimize dair Victor Hugo’nun şu sözünü anımsattı “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.” Burada Victor, sürdürülebilir iyileşmenin vurguladığı noktaya ışık tutuyor. Geçici çözümler değil kalıcı ve etkili çözümlere ihtiyaç duyulduğunu anlatıyor.
Bu bakıştan ilhamla hem toplumsal hem de bireysel sorunlarımıza nasıl bakabileceğimize dair Cem Mumcu konuşmasında sistemin, psikolojik rahatsızlıklara sadece semptomları kesmek üzerine bakmasının aslında kişilerin yaşadıkları sorunların içinde kalmaya onları alıştırmalarına benzetti. Burada, somut olarak şöyle bir örnek verdi, sistemin boğulan ve elini yardım için uzatan birinin elini tutup onu oradan çıkarmak yerine elini kestiğini ve böylece görünürdeki semptomu ortadan kaldıran bir yaklaşım sergileme eğiliminde olduğunu anlattı. Oysa her semptom bize hayatımıza dair mesaj veriyor. Biz sadece o semptomun yok olmasına odaklanırsak bize göstermek istediği daha derinlikli sorunu göremeyiz ve başka semptomların da çıkmasına zemin hazırlamış oluruz.
Musa’nın Gemisi: Hızlı Kararların Gizli Tuzakları
Prof. Dr. Carol Dweck “Ne olduğunu ve ne anlama geldiğini anlamanın birden çok yolu var.” diyor. Zihnimizde neyi nasıl anladığımızın, nasıl harekete geçeceğimizde de önemli bir etkisi var. Peki, meseleleri derinlikli olarak anlamak konusunda ne kadar yetkiniz? Ya da bu konuda neler biliyoruz? Zihnimizin belirsizliği ortadan kaldırmak için hızlı verdiği kararları ve yargıları olduğunun ne kadar farkındayız?
Bu zihnimizin doğal bir eğilimi. Örneğin kritik düşünce üzerine konuştuğumuz oturumlardan Teyit’in editörü Ali Osman Arabacı hepimize sorduğu bir soru dikkatimi çekti. Sunumda içinde hayvanlar olan bir geminin resmi ve üzerinde şöyle bir soru yazıyordu “Musa’nın gemisinde kaç tane hayvan vardır?” başta herkes sayı söylerken aramızdan biri bu sorudaki mantık hatasını fark etti. Ama başta çoğumuz durup bir soruyu anlamadan cevap verme dürtüsüne kapıldık. Bu cevap verme dürtüsünü sosyal medya üzerinden düşünürsek bir yalan haberin kısa sürede milyonlara ulaşması tehlikeli bir durum.
Peki buna sebep olan şey ne? Kimse durup sorgulamıyor bu haber doğru mu? Kaynağı ne? Bu duruma kapılmamak için Ali Osman Arabacı’nın söylediği bir şey dikkatimi çekti. Eğer bir şey bir anda içimizde yoğun duygular uyandırıyor ve acilen harekete geçme dürtüsü uyandırıyorsa durup bu duyguyu önce anlamamız ve acele karar vermemiz önemli. Yani aslında eğer bir şey bizi yoğun bir şekilde etkiliyorsa orada bir ’bit yeniği’ olabilir. Bu yüzden durup düşünmeye ihtiyacımız var. Bu düşünme sürecinde yetkin olmak için kritik düşünme becerisi önemli. Bu beceri düşüncelerimiz üzerine düşünebilmeyi, düşüncelerimizi değerlendirip geliştirmeyi içeriyor.
Oturumlar bana anlamlı bir yaşamın içinde kişinin sorunlara bakma şeklinin ve tutumunun sürdürülebilir iyileşmeyi içerdiğini, gönüllülüğün deneyimlendiğini ve hem zihinsel esnekliğin geliştiği hem de kritik düşünce becerilerin bulunduğu bir yaşam olduğunu gösterdi. Bu bağlamda kültürel çeşitliliğiyle herkesi kapsayan yanıyla Mardin’den öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Bu konuda gelişmek için her anlamda yenilikler denemeliyiz. Bu yenilikler daha önce yapmadığımız şeyler denemenin yanında düşünsel olarak da zıtlıkları, aynı fikirde olmadığımız düşünceleri de anlamayı içeriyor. Yani zıtlıkların iki yönüne de bakabilmeyi siyah ya da beyaz bir pencere ile hayata bakmaktan çıkıp hayatın binbir tonunu keşfedip onlarla tanışmayı içeriyor.
Hoşgörü ile,
Xweşbînî,
Zerrehira,
متساهل,
,تسامح
Yazar: Pınar İçin
Editör: Ahmet Taha Türk
Referanslar
Aslan, A. (2008). MİLADİ XII. ve XIII. YÜZYILDA SİİRT’TE ARAP EDEBİYATI ÇEVRESİ . Harran Ü. Đlahiyat Fakültesi Dergisi.
Dweck, C. S. (2016). Mindset: The New Psychology of Success. Ballantine Books.
Selçuk, A. B. (2024). Psikolojik Sağlamlık: Çocuktan yetişkine her yaşta. Kronik Kitap.